Page 26 - 29.Sayı

Basic HTML Version

24
Makale
Günün birinde aldığımız haberle içimiz sevinçle dolar,
evde bayram havası, tebrikler, kutlamalar ve özlemle
beklenen 9 ay 10 günlük süreç. Inga ınga sesleriyle
değişen, renklenen bir yaşam. Inga Inga Bebecik Ağzı
Burnu Minicik… “Küçük Mucize” dünyaya gelmiştir.
Yaşamımızda bütün ilgiyi üzerine toplayarak yarattığı
enerjiyle bir ışık, hareket olmuştur.
Günler su gibi akıp geçerken yaşamımızdaki mucize,
bizim için yaşam kaynağı olup çıkmıştır. Her gün her
hafta her ay gerçekleşen hızlı bir büyüme ve gelişim
süreci. Uğruna canımızı vereceğimiz Şahane Bebek,
büyümüş önce çocuk, ardından gençkız/delikanlı
olmuştur.
Onu izlerken dünyanın en muhteşem sanat eserine
bakıyormuş gibi hissederiz kendimizi. Ne kadar
da muhteşem ve kusursuzdur. Zaman ışık hızıyla
ilerlerken bizim yarattığımız eser de hızla büyür.
Okula başlar. Hayatın en ciddi yüzüyle karşılaşır çocuk
bir anda.
Oyun bitmiş bir anda büyümüştür çocuğumuz. “Sen
küçüksün, sen küçüksün” diyerek bütün hatalarını
hoş görürken, ona bir anda “sen büyüdün abi/abla
oldun artık” deriz.
Nedir büyümek? O da hep büyümeyi isterken tam da
o anın geldiğini bir anda öğrenir. Artık ödevleri başta
olmak üzere yapması gereken bir sürü sorumluluğu
vardır. Büyümek isteyen çocuk, bir anda tekrar
küçülmek ister. Ama bunu her yapışında buna izin
vermeyen yetişkinlerle doludur etrafı. Mecburen
kendisine verilen rolü kabul eder Küçük Mucize,
istemeyerek de olsa.
Artık onu hoş gören anne baba, yerini ciddi anne
babaya bırakmıştır. Çünkü o artık büyümüştür.
Büyümek bu kadar zor bir şey miydi? Keşke hep küçük
kalsaydı?
Çocuk yetiştirmek bir sanattır. Bunun bir formülü
yoktur. Her çocuk diğerinden farklıdır çünkü. Her
çocuğun kendine özel bir formülü vardır. Bunu da
ancak anne babalar bulabilirler. Hatta bulduğumuz
formül her zaman işe yaramaz. Çünkü çocuk sürekli
büyümekte, ilgi ve ihtiyaçları farklılaşmaktadır.
Dolayısıyla formül de sürekli değişmektedir.
Büyüme ve gelişme yolunda bir çok viraj vardır. Biz
anne babalar, çok keskin geçişlerden kendimizi ve
çocuklarımızı korumalıyız. Telafisi mümkün olmayan
kazalar olabilir.
Bizler nasıl büyüdük? Büyürken hiç hata yapmadık
mı? Hatalarımızdan da öğrenmedik mi? Tecrübe
dediğimiz deneyimlerimizi nasıl kazandık? Peki ya
çocuğumuzdan neden hep mükemmel olmasını
bekleriz? O da hata yapabilir. Hata yapması onu
sevmememiz anlamına mı gelmeli? Karşılıklı hoşgörü
ve anlayış.
Birbirimizi dinlemek ve birbirimizi doğru anlamak.
Büyümenin zorlu yollarında onların ellerinden
tutmamızı bekliyor çocuklarımız. Onları sıkmadan,
boğmadan, güç savaşına girmeden verilen bir destek.
Onların
kimlik
arayışlarında,
birey
olma
çabalarında lütfen onları yalnız bırakmayalım.
Çünkü
onların
bizim
tecrübelerimize
ihtiyacı var. Anne babalık da bu değil midir?
Anne babalık çok zor, ama bir o kadar da güzeldir. Bu
kadar zor olmasa bu kadar değerli olabilir miydi?
Çocuk Yetiştirmek Bir Sanattır
Yrd.Doç.Dr. Özgül POLAT
Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi