Page 27 - 29.Sayı

Basic HTML Version

25
Makale
Okullarda Demokrasi İçin Eğitim
Doç.Dr. Zeynep KIZILTEPE
Boğaziçi Üniversitesi Eğitim Fakültesi
Eğitimin en önde gelen sorumluluklarından biri,
demokratik vatandaşlar yetiştirerek eşitlikçi bir
toplum oluşmasına fırsat yaratmaktır. Öğrencileri,
içinde bulundukları topluma ve dünyaya faydalı
birer vatandaş haline getirmenin yolu, demokrasiyi
okullarda ve sınıflarda uygulamaktan geçer.
Demokrasi ve eğitim konusunun öncülerinden
Dewey (1937), yirminci yüzyılın başlarında, eğitim
kurumlarının, kişilerin karakterinin gelişmesinde çok
önemli bir rolü olduğunu söyleyerek yeni bir anlayış
getirmiştir. Onun demokrasi anlayışı insan tabiatının
kapasitesine olan güven ve inancını yansıtmaktadır.
Şöyle ki, okullarda edinilen alışkanlıklar öğrencilerin
ilerde nasıl birer vatandaş olacaklarının da öncüsüdür.
Dewey aynı zamanda demokrasinin bir ‘yaşam
tarzı’ olduğunu ileri sürmüştür. Ona göre, sınıflar,
toplumların birer küçük evrenidir ve demokrasi,
sınıflarda bir yaşam tarzı haline gelinceye kadar
uygulanması gerekir.
Dewey’in görüşleri, daha sonraları başka bilim
insanları tarafından desteklenmiştir. Örneğin, Beane
ve Apple’a (1999) göre, demokratik okulların en
önde gelen amacı; öğrencilerin fikirlerini doğal bir
akış içinde dile getirmesi, öğrencilerin birbirlerinin
fikirlerini eleştirel düşünceyle değerlendirmesi,
böylece birbirlerine olan güvenin pekişmesi ve nihai
olarak da ‘ortak bir çıkar’ için toplumda çalışmasıdır.
Furman ve Starratt (2002) ise, sınıflarda demokratik
bir tartışma ortamı yaratmanın yetmeyeceğinin
altını çizmiş; demokrasinin sınıflarda ancak dinleme,
anlama, empati kurma, tartışma, konuşma,
farklı görüşleri kale alma ve çatışmaları karşılıklı
dayanışma ve ortak çıkarı kollayarak çözme yolu ile
gerçekleşeceğini ileri sürmüştür.
Tüm bu değerleri öğrencilerimize kazandırmak,
demokrasiyi öğrencilerimizin içine sindirmek için
sınıflarımızda geleneksel olarak süregelen öğretmen-
merkezli eğitimden süratle vazgeçmemiz ve acilen
işbirlikçi eğitimi uygulamamız gerekir.
Zaten sınıfların gittikçe kalabalıklaşması; kalabalıktan
dolayıöğrencilerarasındafarklılaşmalarınveçeşitliliğin
artması; dolayısıyla, öğrenci gereksinimlerinin
karşılanamıyor hale gelmesi; kontrolün tamamıyla
öğretmenin elinde olmasından dolayı sınıflarda
bir monoloğun hüküm sürmesi ve dolayısı ile etkin
bir eğitim yapılamaması; pasif oturmaktan dolayı
öğrencinin ilgisinin azalması ve derslerde sıkılması;
pasif eğitim olduğu için öğretmenin de öğrencisinin
ne derece bilgi sahibi olduğunu ya da ne kadar bilgi
edindiğini takip edememesi; internet yüzünden
öğrencilerin bilgiye eskiye oranla daha kolay
ulaşması ve dolayısıyla tüm bilgi kaynağının artık
sadece öğretmenin olmayışı; bu bilgileri öğrencelerin
arkadaşlarıyla ve/veya öğretmenleriyle paylaşma,
konuşma isteği; sadece kendi bildiklerini sürekli
tekrarladıkları ve kendilerini yenileyemedikleri için
derslerin öğretmenler için de zevkli geçmemesi;
başka bir deyişle, öğretmenin öğrenciden ve dersten
öğrenemeyişi.
Tüm bu ögeler, biz öğretmenleri işbirlikçi öğrenmeye
doğru süratle ve acilen yönlendirmektedir.