Page 116 - 1-100

Basic HTML Version

eder. İnovasyon, aynı zamanda sürdürülebilir ekonomik kalkınma adına hayati önem
taşır. Günümüz eğitim paradigmasında evrensel bir norm olarak kabul gören 21.
Yüzyıl Becerileri ve bu becerilerin öğrenme-öğretme süreçlerinde daha sistematik
ele alınmasına verilen isim olan 21. Yüzyıl Pedagojisi, çeşitli modeller, yaklaşımlar,
yöntemler ve araçlar yardımıyla 21.Yüzyılın ihtiyacı olan inovasyon-girişimcilik
duyarlılığı ön planda yer alır. Birçoğu bugün belki icat dahi edilmemiş işlerde
çalışacak bireyler yetiştirmeyi amaçlar. Gerçek hayatta karşılaşılan problem çözme
becerilerini geliştirmek konusunda titiz davranır.
Dünyanın en önde gelen tüm eğitim uzmanları, örneğin Ken Robinson, Tony
Wagner, Marc Prensky, Yong Zhao, Howard Gardner, Renee Hobbs ve diğerleri
bugün eğer her hareketlerini takip ettiğimiz birer düşünür konumundaysa, en önemli
sebebi bireyselleşme temelli, problem çözme becerileri gelişmiş, inovasyon,
girişimcilik, medya okuryazarlığı, teknoloji ve dijitalleşmeyi içselleştirmiş eğitimi
yönelimlerine harcadıkları teorik ve pratik mesaiden kaynaklanmaktadır. Çalışmalarında
veri temelli analizi önemserler. Hem doğrudan eğitim ile ilgili hem de 21. Yüzyıl
becerilerini çevreleyen diğer her tür veriyi kullanırlar. Gerek kitaplarında gerekse
konuşmalarında 21. Yüzyıl pedagojisinin bağlantılı olduğu tüm sektörlerde gerçekleştirilen
araştırmalara atıf yaparlar. Böylelikle eğitim araştırmalarını, içine kapalı, salt bir
epistemik disiplin olmaktan çıkarırlar. Onlar için pedagoji kutsal bir alan değildir.
Öğrenmenin gayet insana dair olan doğasını, insani ve sosyal bilimlerin tanıdığı her
bir imkânla sorgulamanın, geliştirmenin kendisidir.
Başta değindiğimiz ‘eşitlik’ ve ‘fırsat eşitliği’ kavramlarının 21. Yüzyıl eğitim anlayışı
açısından sorunlu olarak değerlendirilmesi bu noktada değinilmesi gereken bir
meseledir. Çünkü 20. yüzyıl kavramı olarak ‘fırsat eşitliği’, 21. yüzyıl eğitim anlayışının
temel parametresi olan eşitsizlikleri/farklılıkları görmezden gelerek tümünün üstüne
eşitlik örtesi çeker ve sonuçta yeni eşitsizliklere sebep olmaktadır. Farklılıklara dayalı
bireyselleştirme bakışından ziyade hem bir sebep hem de sonuç olması bakımından
herkesin eşitlenmesi, eşit görülmesi gibi tek tip çözümlere eğilir.
Burada tercümelere dayalı eğitim düşünce tarihimizde ‘equality’ ve ‘equity’ kelime-
leri arasındaki nüansı anlayamamaktan veya ikisini de ‘eşitlik’ şeklinde tercüme
etmekten müzdaribiz. Nitekim eşitlik, ‘equality’ kelimesinin birebir tercümesidir.
Bizim Türkçe’de kullandığımız fırsat eşitliği ‘equality’den türer. Farklılaşmaya dayalı
bireyselleştirmeye dönük ‘eşitlik’ olan ‘equity’ ise eğitimde fırsat eşitliğinden çok
‘adalet’ kavramını ön plana çıkarır. ‘Equity’nin benimsediği eşitlik anlayışı bireylerin
parmak izi kadar özel ve tek olan farklılıklarını önemser. Son zamanlarda yapılan
tüm çalışmalarda özellikle eğitimde mükemmeliyetçilik ve kalite konulu çalışmaların
tümünde ‘equity’ tabiri ön plana çıkar.
114
Eğitimde Farklılıklara Saygı ve Uygulamaları