Page 119 - 1-100

Basic HTML Version

Yukarıdaki kavramsal çerçeveyi daha iyi anlamak için şu örneği verebiliriz. Hepimiz
elimizin altında bulundurduğumuz ve büyük titizlikle güncellediğimiz CV’lere sahibiz.
Neredeyse hayatlarımızı, CV’lerimize en güzel ve etkileyici şekilde aktarmak, insanlar
baktığında “Ne CV be!...” dedirtmek için yaşıyoruz. İş başvurularımız esnasında,
hatta işe başvurmadığımız anlarda bile CV’lerimizle yatıp, CV’lerimizle kalkıyoruz.
CV kısaltması bilmeyenler için Latince iki kelimenin baş har erinden oluşuyor:
Curriculum Vitae. Hayat hikayesi/tecrübesi/akışı demek. İşin ilginç tarafı şu ki,
CV’nin C’si, yani ‘Curriculum’u, bugün batı dillerinin hemen hepsinde aynı zamanda
eğitimin en asli ayaklarından birisini oluşturan ‘müfredat’ kavramı için de kullanılıyor.
Diğer bir ifadeyle modern batılı dillerde curriculum dendiğinde bir eğitim kavramı
olarak ‘müfredat’ ilk akla gelen karşılığıdır. Kökü ise Latince’deki currere; akmak,
koşmak, yarışmak anlamında. Şöyle bir etimolojik not daha ekleyelim; kariyer
kelimesi de aynı kökten türemiştir. Özetle, her CV’de, yaşam hikayesinin içinde bir
‘curriculum-müfredat’ gizli anlayacağınız.
Hikayenin bizim tarafımıza bakıldığında belki daha da ilginç bir tablo karşımıza
çıkıyor. ‘Curriculum’ kelimesini dilimizde karşılayan ‘müfredat’, ‘ferd’ yani birey
kökünden türemiştir. Eğitimin bireyselleşmesinin köklerini gökte, 21. yüzyıl becerilerinde,
4C’de (Creativity-yaratıcılık, Collaboration-takım çalışması, Critical thinking-eleştirel
düşünce, Communication-iletişim) ararken yerde bulmak buna denir.
Yukarıdaki etimolojik tartışma, elbette kendi başına çok şey ifade etmeyebilir. Ancak
Türkiye’deki eğitim tartışmaları ve bugünün dünyasında normlaşan, neredeyse evrensel
kural haline gelen 21. yüzyıl becerileri ve eğitimin bireyselleşmesi buluşması bağlamında
değerlendirildiğinde önemli bir açılıma ve rahatlamaya sebep olacak niteliktedir.
Öyle ki, okulda okutulan veya okunan müfredat ile bireysellik ve onlardan da öte
yaşam akışlarımız ve kişisel gelişimlerimiz, kariyerlerimiz-profesyonel iş hayatımız
arasında doğrudan bir ilişki olduğunu gösteriyor. Bu ilişki elbette var. İlk defa ben
söylemiyorum. Ancak biz her geçen gün biraz daha unutma temayülü gösteriyoruz.
Eğitim ve hayat arasındaki o doğal bağı hem de ‘eğitim’ adına bazı anlamsız teknik
ve mekanik uygulamalarla koparıyoruz. İnsanların kendi aralarındaki veya kendilerine
dönük farklıklarının farkına varmak yerine, herkese tek tip eğitim çözümleri üretilme-
sine tanık oluyoruz.
Dünyanın en önde gelen eğitim, inovasyon, yaratıcılık ve girişimcilik gurularından Sir
Ken Robinson 2010 yılının Mayıs ayında gerçekleştirdiği ‘Öğrenme Devrimi
Başlasın’ başlıklı TED konuşmasında tam da bu noktaya temas ediyor:
“Eğitim sistemlerimizi fast food modeline uyarlamışız. Jamie Oliver bu konuya
değindi geçen gün. Catering kalite güvence sisteminde iki model vardır. Bunlardan
biri olan fast food modelinde her şey standarttır. Diğer model Zagat ve Michelin gibi
restoranlardır, bunlarda hiç bir şey standart değildir. Her şey o anki duruma göre özel
olarak hazırlanır. Eğitim dünyası olarak biz kendimize fast food modelini layık görüyoruz
Eğitimde Farklılıklara Saygı ve Uygulamaları
117