Page 125 - 1-100

Basic HTML Version

Eğitimde Farklılıklara Saygı ve Uygulamaları
123
EĞİTİMDE TOPLUMSAL CİNSİYET DUYARLILIĞI
Tap Vakfı olarak cinsel sağlık ve meme sağlığı odaklı çalışan bir sivil toplum
kuruluşuyuz. Yürüttüğümüz pek çok programın yanında bir de yaklaşık on iki yıldır
okul temelli cinsel sağlık eğitimi programımız var. Bu çalışmada cinsel eğitimi
yaparken toplumsal cinsiyet duyarlılığı, cinsiyet eşitliği perspekti programın temelinde
olmakla birlikte çocuklarla da toplumsal cinsiyet kavramını çalışıyor ve tartışıyoruz.
Aynı zamanda ebeveynler, öğretmenler ve psikolojik danışmanlarla da çalışıyoruz.
Bir biyolojik cinsiyetle dünyaya geldiğimiz açıktır. Kız ve erkek bebekler olarak
dünyaya gelmemiz biyolojik özelliğimiz olarak tanımlanıyor. Genetik özelliklerimiz,
kromozom yapılarımız ya da üreme organlarımız ve evrensel, zaman içinde
değişmeyen bir özelliğimiz bu. Ama içine doğduğumuz kültür ve toplum bu biyolojik
cinsiyetimizden bağımsız ve çok da alakasız olarak bize bir dizi roller ve sorumluluklar
giydiriyor ve tanımlıyor. Toplumsal cinsiyet kavramı bu noktada karşımıza çıkıyor.
Toplumsal cinsiyet dediğimiz şey, içine doğduğumuz kültürün bizim cinsiyetimiz için
tanımladığı roller, sorumluluklar ve davranışlardır ve bu çok kültürel bir şeydir.
Kültürden kültüre de çok farklılık gösterir ve zaman içerisinde değişebilir. Hatta aynı
kültürde kişiden kişiye bile değişebilen bir kavramdır.
Çok basit bir ayrımmış gibi görünen bu kavram aslında bireysel farklılıkları tamamen
ortadan kaldırıp ayrımcılığa ve ön yargılara zemin hazırlayan bir hale dönüşüyor
bizim için ve hayatı zorlaştırıyor. Özellikle kadınlar ve kız çocukları için bu daha da
zordur. Bu nedenlerle bu kavramı konuşmak ve tartışmak çok önemlidir.
İçine doğduğumuz kültür, bir çok kalıp yargılar tanımlayabilmektedir. Örneğin
‘kadınlar zayıftır, duygusaldır ve pasiftir’, ‘kadınlar daha çok özel alanlarda
çalışabilir’, ‘erkekler kamusal alanda çalışır’, ‘erkek serttir, cesurdur, korkmaz,
ağlamaz ve saldırgandır’ gibi bir dizi kalıp yargılarla çok küçük yaşlardan itibaren
yetiştiriliyoruz. Bunların hiçbirisi bizim biyolojik özelliklerimizle ilgili değildir.
Bir karikatürde de ‘Pamuk Prenses tam prens onu öpecekken şak diye tokatı
suratına patlatır.’, ‘Rapunzel saçlarına tutunan gence ‘ben senin bildiğin kızlardan
değilim’ diye bağırır ve saçlarını dibinden keser.’, ‘Sindrella ‘saat on ikide eve
dönmen gerekiyor’ diyen periye ‘on iki çok geç onda dönsem olmaz mı’ der’ diye
baba kızına masal okuyor. Çocuk da babaya ‘baba sen en iyisi bana Keloğlan
masalı oku diyor. Bizim bu korumacı tavrımız anne babalar, öğretmenler ve
eğitimciler olarak da daha çok kızlara yöneliyor. Çoğu zaman da oğlanların ya da
yetişkin erkeklerin kız çocuklarını ve kadınları koruma, kollama ve sahip çıkma
sorumluluğu olduğunu düşünüyoruz. Bunlar çocukluğumuzda edindiğimiz kalıp
Efsun SERTOĞLU
TAP Vakfı