Page 126 - 1-100

Basic HTML Version

124
Eğitimde Farklılıklara Saygı ve Uygulamaları
yargılar nedeniyle böyle oluyor. Çünkü zihnimizde kızlar naiftir, kırılgandır, ‘zarar
görmeye açıktır’ şeklinde kalıp yargılar oluşmuştur.
Bir karikatürde de çocuk diğer bir çocuğa diyor ki ‘senin baban pasta, kek, dolma
yapıyor. Senin baban erkek mi?’ Çünkü düşüncemizde bu işler erkek adamın işi
değil diye bir kalıp yargı vardır.
Bunlarla ilgili bizi ilgilendiren kısmı hayata yansımalarıdır. Bunlar sanki önemsiz gibi
görünmektedir. ‘Ne var yani? Kadınlar ve erkekler zaten birbirinden farklıdır.’ diye de
düşünebiliriz tabi ama somut ve can acıtıcı yaşama yansımaları gördüğümüz zaman
durum hiç de öyle değildir.
Kız ve erkek çocukların bedenini algılamasından tutun öz saygımıza, öz güveni-
mize, kendimizi ifade etmeye, duygusal ve sosyal ilişkilerimizi yönetmeye, özellikle
duygusal ilişkiler içinde ‘hayır’ diyebilme becerimizi geliştirmemize, eğitim
hayatımıza, ne kadar okulda kalabileceğimize, meslek seçimimize yansımaktadır.
Özellikle anaokulu öğretmenliği çocuk gelişimi uzmanı, psikolog gibi meslekler
kadınlara uygun görülen meslekler olarak öne çıkıyor. Tüm bunlar istihdamdan
alacağımız gelire kadar çok etkili olmaktadır. İdari kadrolarda, siyasette görev
almayı engelliyor. Kaç yaşında evlenileceği, bu kararın kim tarafından alınacağı,
doğurganlığı planlama, gebelikten korunma rolünün kadında olması, annelik rolü
gibi kavramları da etkilemektedir. Hep annelik rolü üzerinden tanımlama yapılmaktadır.
Örneğin kız çocuklarına öğretmen olurlarsa tatili bol olduğu düşünülerek çocuklarına
daha iyi vakit ayırabilecekleri tavsiye edilir. Ama eminim ki bu erkeklere bu şekilde
hiç tavsiye edilmemiştir. Çalışan kadın iş ve aile yaşantısını uzlaştırmakta problem
yaşamaktadır.
Cinsiyet kimliği ayrımcılığı, cinsel yönelim ayrımcılığı, cinsel istismar, şiddet,
tecavüz, namus kavramı ve kadın cinayetleri üzerinde hâlâ konuşulmaktadır. Çocuk
yaştan itibaren pozitif ayrımcılıkla kız çocuklarının güçlendirilmesi ama oğlan
çocuklarına da daha eşitlikçi mesajların verilmesi çok önemlidir.
Okullarda çalışırken bu anlamda çok fazla örneğe şahit olduk. Küçük yaş grubun-
daki çocuklar rolleri çok içselleştirmişler. Onlara ‘kadın ve erkeklerin bedensel
farklılıkları nedir?’ diye sorduğumuzda ‘kadınların beyni erkeklerden daha küçüktür’,
‘neden iki cinsiyet bir arada yaşıyor?’ diye sorduğumuzda biz üremek için cevabını
beklerken onlar ‘çünkü kadınlar olmasaydı erkekler kendilerini besleyemezlerdi’
cevabını verdiler. Orta okulla birlikte özellikle yedinci sınıftan itibaren bu roller onlara
da ağır gelmeye başlıyor ve sorguluyorlar. Orta okullarda yaptığımız toplumsal cinsi-
yet derslerinde çok çarpıcı paylaşımlar elde ettik. Çocuklardan bir tanesi ‘ Ben şimdi
anlıyorum. Benim bir ablam var ve bizim 18 yaşına kadar belli bir saatten sonra
dışarıda kalma iznimiz yok. Ama babam geçen gün ablama sen 18 yaşından sonra
da istediğin saatte eve gelemeyeceksin ama erkek kardeşin için öyle bir kural yok
dedi. Şimdi anlıyorum bu tam da sizin söylediğiniz şey oluyor yani toplumsal cinsiyet
ayrımcılığı’ dedi. Kızlar da kendilerine ilişki ve örtün yasak olup kimseye güvenme