Page 37 - 1-100

Basic HTML Version

bulunan her çocuğa, kendilerinin, ana babalarının veya yasal vasilerinin sahip
oldukları, ırk, renk, cinsiyet,dil, siyasal ya da başka düşünceler, ulusal, etnik ve
sosyal köken, mülkiyet sakatlık, doğuş ve diğer statüler nedeniyle hiçbir ayrım
gözetmeksizin tanır ve taahhüt ederler.’ diyor. Bu durumda ötekileştirmeme sorum-
luluğunu üstlenen ilk kurum devlettir.
Buradaki ‘öteki’ kimdir? Öteki, bizden farklı olmasının yanında, bizim için bilinmez-
likler içeren, bizimle iletişim kurmayan veya kendisiyle iletişim kurulmayan, kendi-
sine karşı korku, öfke ve kin duyulandır. Biz yetişkinler çocukları ötekileştirmezsek
eğer, bugüne kadar ve yarına değin korkularımızdan kurtulmuş oluruz.
Aslında ilk ötekileştirme sürecini başlatan yetişkinler dünyasıdır. Yetişkinler dünyası,
birbirlerini ötekileştirdiği gibi hem kendi hem de başkalarının çocuklarını ötekileş-
tirmektedir. Eğitim sürecine baktığımız zaman, bir çok örnekte karşımıza çıktığı gibi,
engelli çocukların çoğu zaman sınıftaki başka veliler tarafından dışlanması örneği,
ötekileştirmenin yetişkinler dünyasında başladığına dönük somut bir örnektir. Oysa
bir yetişkin, çocuğunun kimi zaman başka çocuklarla birlikte yürürken, onlarla
birlikte olmanın, paylaşmanın, dayanışmanın tadına ve key ne varabilmesi için
zaman zaman tempolarını azaltmanın da gerekli olduğunu, başkalarını bırakıp
gitmenin (terk ediş) zafer olmayacağını ve yaşamlarında hep bir boşluk bırakacağını
bilmeleri gerekir. Aksi durum, sürekli bir yitirme kaygısını (aynı zamanda suçluluk
duygusunu) beraberinde getirecektir.
Çocuklar, ötekileştirmeyi yetişkinler dünyasından öğrenirler. Yetişkinler, kendilerini
ve başkalarını ötekileştirmeden vazgeçer ve kendisinden farklı olanı kabul edip ona
saygı duymaya, onunla iletişim kurmaya hazır olur ve bunu uygulamaya koyarsa
çocuk da doğası gereği zaten merakla yaklaşmakta olduğu farklı olandan hoşlanıcaktır.
Eğitimde Farklılıklara Saygı ve Uygulamaları
35
hoşlanacaktır