Page 49 - 1-100

Basic HTML Version

Eğitimde Farklılıklara Saygı ve Uygulamaları
47
OYUN VE SANAT ALANINI AÇARAK EĞİTİM ORTAMLARINDA BARIŞ
KÜLTÜRÜNÜ İNŞAA ETMEK
Oyun ve sanat deyince insanın aklına okul öncesi veya ilköğretim sıralarında yapılan
faaliyetler geliyor. Bu başlığı tasarlarken okul öncesi ve ilköğretim öğrencilerinden
ziyade yetişkin eğitimcileri ve sanatçı bakış açısıyla eğitimci olabilmenin yollarını
düşündüm. Her eğitimci bir sanatçıdır. Bir sanatçının elinde nasıl farklı enstrümanları
varsa ve bunları kullanarak kısıtlı bir ortamda bir sanat eseri ortaya çıkarıyorsa, bir
eğitimcinin de elinde de farklı araç-gereçleri, bir sınıfı ve öğrencileri vardır. Her türlü
kısıtlara rağmen sınıfına girip elindeki malzemelerle harikalar yaratmak zorundadır.
Bu tür yaratıcı bir yaklaşım da bir sanatçının bakış açısını gerektirmektedir.
Barış kültürünü oyun ve sanat yolu ile oluşturmak konusuna geçmeden barışı nasıl
anlıyoruz sorusu hakkında düşünelim istiyorum. İtalyan yazar Umberto Eco, bir
insan hakları konferansında barış üzerine konuşurken şöyle demiş: “Postmodern
savaşlar çağında evrensel büyük barışlar öngörmek artık mümkün değilse de küçük
barışlar için çaba harcamak daima mümkündür. Bir dizi küçük barış, kesintisiz büyük
savaşı azaltmaya katkıda bulunabilir”. 2007 yılından beri Boğaziçi Üniversitesi Barış
Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi’nde çalışıyorum. Bir toplulukta ‘barış’
kelimesi üzerine konuşmaya başladığımızda bu kelimenin ya çok beklenti içerdiğini
ya da içi çok kolay boşaltılan bir kavram olduğunu deneyimliyoruz. Bu açıdan
Umberto Eco’nun bu söylemi, eğitime uygulanabilirliği açısından da bana çok
anlamlı geliyor. Çünkü her eğitim ortamının aslında ufak bir bahçe olduğunu
düşünüyorum. Eğitmenler olarak küçük bahçelerimizde küçük barışlar yarata-
bilmemiz için eğitimciler olarak kendi çalışma ortamlarımızdan ya da sını arımızdan
başlamamız gerekiyor.
‘Barış’ı nasıl anlıyoruz? Özellikle eğitim sistemlerimizde barışı çatışmalardan
arınmış bir varoluş olarak algılama eğilimi vardır. Böyle bir varoluş gerçekten
mümkün müdür? Umberto Eco’nun söylediği gibi postmodern savaşlar çağında
mutlak barış gerçekleşmesi zor bir hayal midir? Çatışmalara bir problem değil ancak
dönüşümün sağlanması yolunda birer kaynak olarak bakmak mümkün müdür?
Barışı mükemmeliyet eksenli bir çatışmalardan arınma durumu yerine çatışmalara
rağmen ve onlarla birlikte yıkıcı olmadan yaşamı sürdürebilme durumu olarak
algılayabiliriz. Çatışmaların olmadığı bir hayatın varlığı gerçekçi değildir. Mümkün
olmayan bir şeyi istemek bizleri de umutsuzluğa ve kendimizi sabote eden bir
duruma sürüklemektedir.
Genel olarak eğitim müfredatımıza baktığımızda barış ile ilgili öğrettiğimiz şey daha
çok negatif barış kavramı üzerine kuruludur. Doğrudan şiddet, kişiye yönelik şiddet,
Maggie PINAR - Aylin VARTANYAN-Dr. Gamze SART
Boğaziçi Üniversitesi Barış Eğitimi Uygulama ve Araştırma Merkezi