Page 21 - 29.Sayı

Basic HTML Version

19
Makale
Adım 1: Doğrudan Öğretim
Her ne kadar son dönemde özellikle yapılandırmacı
öğrenme teorisini öne çıkaranların, öğrencinin
buluş yoluyla, keşfederek, etkinliklerle öğrenmesini
söyleseler de ben bunun yeterli olmadığını
düşünüyorum. Öğrenme tasarımınızın içinde en kritik
bölümünü yani içeriğin ana hattını doğrudan öğretim
yoluyla yapmalısınız. Ancak bir öğretmenin tasarladığı
her bir öğrenme tasarımında süresi ne olursa olsun,
ister bir ders saati isterse bir ünite veya etkinlik olsun,
öğretmenin doğrudan öğretim yaptığı süre toplam
sürenin en fazla beşte biri veya dörtte biri (1/5 veya
1/4) kadar olmalı.
Kısacası doğrudan öğretim olmalı ancak toplam sürenin
beşte birinden fazla olmaması gerekiyor. Eğer tüm
sürenizi doğrudan öğretim yoluyla tamamlarsanız ne
olur? Bu durumda sınıfınızdaki öğrencilerinizden en
fazla yüzde 10’u tam öğrenebilirler. Bu öğrencilerde
zaten sınıftaki diğerlerine göre üstün yetenekli olan
daha hızlı öğrenen gruptur.
Adım 2 : Akran Etkileşimi
Smith, Lee, ve Newmann sonuçlarını aşağıdaki gibi
özetlemektedirler:
Etkileşimli öğretimin olumlu etkileri, okuma ve
matematikteki temel beceriler için zararlı olacağı
yönündeki korkuları ortadan kaldırmalıdır. Aksine,
bulgular,düşükbaşarıgösteren,ekonomikolaraksorunlu
öğrencilere en iyi şekilde didaktik yöntemlerle hizmet
edilebileceği varsayımını ciddi olarak sorgulamaktadır.
Sonuçlarımız, tamamen bunun aksini belirtmektedir:
temel becerilerin öğretimini geliştirmek için etkileşimli
öğretim arttırılmalıdır ve didaktik öğretim ve gözden
geçirme azaltılmalıdır.
Herkes bir dereceye kadar yaratıcı yeteneklere sahiptir.
Okula başlamadan önce okul öncesi öğrencilerin
çoğu tahmin etme, soru sorma, araştırma, el becerisi
geliştirme ve oyun yoluyla öğrenirler. Bu faaliyetler
yaratıcı sürecin birçok tanımına uymaktadır. Çocuklara
doğal yaratıcılık verildiğinde yetişkinlerin ana endişesi
bu potansiyeli korumak ve zenginleştirmek olmalıdır.
Yanlışlıkla başını belaya sokmamak için çocuklarına aşırı
program yapan veliler yaratıcılığı göz ardı etmektedir
çünkü bu uygulama yansıtma ve yeni fikirler üretmek
için gerekli olan yalnızlığı engeller (Rosenfeld & Wise,
2000). Benzer şekilde, hayal gücü okulda dikkate
alınmadığı zaman çocuklar farkında olmadan yaratıcı
potansiyellerini kurban edebilirler (Runco & Pritzker,
1999). Yaratıcı düşünmenin desteklenmesinde akran
etkisinin harekete geçirilmesi esastır.
Uyumluluk sağlama yerine, ekipler yaratıcı düşünceyi
kabul etmeli ve güçlendirmelidir.
Tümöğrenenlerinalgıladıklarıbilgileri ilişkilendirebilmek
ve beyinde kodlamayı kolaylaştırabilmek için
akranlarıyla o konu üzerinde konuşmaları ve etkileşimde
bulunmaları bir ihtiyaç. Araştırmalar gösteriyorki insan
beyninin sahip olduğu nöronların çalışma şekli öğrenme
sürecini de tarif ediyor. Her türlü öğretim tasarımınızda
öğrenenlerin kendi aralarında etkileşim için fırsat
oluşturmalısınız. Uzun konuşmaların arasında bir kaç
dakikalık düşün-eşleş-paylaş etkinliği bile bunun için
basit ama etkili bir araç olabilir. Doğrudan öğretim ve
akranetkileşimi yaparak öğretimsürecini tamamlarsanız
ne olur? Birinci adımdaki yüzde 10’un üstüne bir yüzde
10 daha gelir yani toplamda sınıfınızdaki öğrenenlerin
en fazla yüzde 20’si tam öğrenebilir...
Adım 3: Güvenli Ortamda Deneyim Yaşama
Öğrenciler,
eğitimlerine yoğun olarak katıldıkları ve
öğrendiklerinin üzerinde farklı ortamlarda düşünmeleri
ve bunu uygulamaları istendiğinde daha fazla öğrenirler.
Problem çözmede veya zor konuları öğrenmede
başkalarıyla işbirliği içinde olmak öğrencileri okul
hayatından sonra her gün karşılaşacakları karmaşık,
yazılı olmayan problemleri çözmeye hazırlar.
Bisiklete binmeyi çocukluğumda bana öğreten
dayım, bana asfalt yolun üstünde öğretmek yerine ilk
deneyimlerimi yaşamak için toprak zeminli bir alana
götürmüştü. Araştırmalar gösteriyor ki öğrenenler
geçmiş deneyimleriyle ilişkilendirebilmek ve beyinde
kalıcı kodlamak için derinlemesine anlaşılmış olan
bilgiyi deneyimlemeye ihtiyaç duyuyorlar. Bu yüzyılda
özellikle dijital araçlar öğrenenlerin fiziksel güvenliği
alınmış ortamlarda deneyim yaşaması için harika
öğretim tasarımı araçları. Sanal müze gezilerinden fen
deneylerine pek çok öğrenme deneyimi dijital araçlar
sayesinde güvenli ortamlarda deneyimlenebiliyor. Öte
yandan bu adımın daha önemli olan güvenlik sorunu
duygusal güvenlik sorunudur. Beyin araştırmaları
gösteriyor ki öğrenme duygusaldır, özellikle amigdala
duygularımızla kararlarımız yönlendiriyor. Beynimiz
öğrendiklerini olumlu duygular yoluyla kodlamayı tercih
ediyor. Bu nedenle öğretim tasarlayan öğretmenin
ustalığı sınıfında duygusal şiddeti önlemek yani duygusal
güvenliği sağlamak olmalı.
İleri düzey sorular geniş kapsamda, öğrencilerin sadece
hatırlamanın ötesine giderek daha derinlemesine
düşünmelerini gerektiren sorular olarak tanımlanabilir.
Redfield ve Rousseau (1981) tarafından yapılan 18
deney meta-analizinde öğretim sırasında ileri düzey