Page 110 - 1-100

Basic HTML Version

Tiyatro ve eğitim ilişkisini gösteren bir başka tarihi örnek de 14. yüzyılın sonlarında
İtalya, İngiltere ve İspanya’daki üniversitelerde klasik örnekler taklit edilerek yazılan
din dışı oyunların sahnelenmeye başlanmış olmasıdır. 16 yüzyılda kimi üniversiteler,
öğrencilerinin her yıl iki klasik oyun sahneye koymalarını zorunlu kılacak kadar
tiyatroyu eğitimin ayrılmaz bir parçası saymışlardır.
Bugünküne benzer ilk çocuk tiyatrosu çalışmaları 18. yy’da Fransa’da ortaya çıkmıştır.
Bu başlangıç, “Eğitimde Tiyatro” başlığı altında J.J. Rouseau’nun yakın arkadaşı
olan eğitimci Madame de Genlis’in bir Fransız soylusunun çocuklarını eğitmek için
yaptığı çalışmalar dayandırılmaktadır. 19. yy’dan itibaren de çocuk tiyatrosu,
yetişkinlerin çocuklar için gerçekleştirdikleri sanatsal etkinliklere dönüşmüştür.
Çocuklar için yazılmış tiyatro oyunları olmadığı için edebiyattan yararlanılmış,
çocuklara hitabeden öykü ve romanlar tiyatroya uyarlanmıştır. Böylece çocukların
duygu ve düşünceleri, karşı karşıya oldukları sorunlar sahneye taşınmaya
başlamıştır. “Çirkin Ördek Yavrusu” adlı masal özellikle bugün farklılıklara saygı
konusunda yararlanılabilecek en güzel çocuk oyunlarından oyunlardan biridir.
Çocuk edebiyatında ve masallarda farklılaşmaya karşı yaklaşımın içgüdüsel bir
sağaltım olduğunu elbette ki kuşkusuz. Bu masal ve öyküler didaktik bir yaklaşımla
farklılıklardan ve ön yargılardan kaynaklanan davranış ve sonuçlara vurgu yapmak
yapmak amacıyla söylenip yazmamışlardır. Tüm masal, öykü ve romanlar içten
gelen ve o sıkıntıları yaşayan, sezen insanların doğal olarak ortaya koydukları
sanatsal yaklaşımları, dışa vurulmuş duygu ve düşüncelerdir.
Buradan yola çıkarak farklılık eğitiminde bugün sorulması gereken ‘bütün masal-
lardaki üvey anne-babaların ve kardeşlerin kötü olması’ meselesidir. Bu geleneksel
yaklaşıma okullardaki drama çalışmalarında; üvey anne, baba ve kardeşlerin
giderek yaygınlaşmaya başladığı günümüzde bu üveylerin de en az gerçek anne,
baba ve kardeşler kadar iyi olduklarını anlatacak oyunlarla karşı çıkabilir; ön
yargıları farklılıklara saygıya dönüştürebiliriz.
Eğitimde drama, farklılıklara farkındalığın oluşturulmasında ve bu içerikli davranışların
altının çizilmesinde baş vurulabilecek yöntemlerin başında gelmektedir. Çünkü
eğitim, bilginin öğretilmesi değil, bilginin uygulamaya dönüşmesidir. Eğer bir bilgi
davranışa dönüşmemiş ve kişinin olumsuz davranışı olumlu yönde dönüştürülememiş
ise eğitimden söz etmem mümkün değildir. Özellikle okullardaki/sını ardaki eğitici ve
yaratıcı drama çalışmalarında yapılması gereken öncelikleele alınacak farklılıkların
titizlikle belirlenmesidir.
1914’te Op. Dr. Cemil Topuzlu’nun ilk ödenekli Türk tiyatrosunu, Darülbedaiyi
kurmasının üzerinden 100 yıl geçmişken biz yeni bir yol arıyoruz. Farklılıklara
saygının yolu tiyatrodan geçmektedir.Ülkemizde ilk profesyonel çocuk tiyatrosu
çalışmaları 1935 yılında Muhsin Ertuğrul tarafından İstanbul Şehir Tiyatrosu’nda
başlamıştır. Bu girişi İzmir Şehir Tiyatrosu ile Devlet Tiyatrosu’nun çocuk tiyatrosu
çalışmaları izlemiş; giderek özel çocuk tiyatroları kurulmaya, özel tiyatrolar
108
Eğitimde Farklılıklara Saygı ve Uygulamaları