Page 128 - 1-100

Basic HTML Version

EĞİTİMDE VE EĞİTİMLE İLGİLİ TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTLİĞİ
Türkiye’de kız çocukların eğitime erişimi, özellikle okullulaşma boyutuyla uzun
yıllardır gündemde olan bir konu. Güncel duruma baktığımızda ilköğretimde zaten
önemli aşama kaydedildiğini, ortaöğretimde yani lise düzeyinde iyileşme olduğunu
görüyoruz. İlköğretim ve ortaöğretimde kız ve erkeklerin okullulaşma oranlarında
yakınlaşma sürüyor. 2012-2013 verilerine göre bu yaş grubundaki her 100 çocuktan
yaklaşık 70’i ortaöğretime kayıt oluyor. Ancak bu Türkiye ortalaması ve iller bazında
çok fazla dengesizlik var. Bazı illerde okullaşma oranı %30’lara kadar düşebiliyor.
Okullulaşma oranının düşük olduğu bu illerde de kız ve erkek çocuklara ait oran-
larda çok ciddi farklar olduğunu görüyoruz. Türkiye’de eğitimde çok aşama kat ettik
ama kızlarımız artık okula gidiyor diyerek rahat edebileceğimiz bir durum söz konusu
değil.
Ayrıca, ciddi bir devamsızlık ve okulu terk durumu söz konusu. Yıllardır, Eğitim
Reformu Girişimi olarak gündeme sokmaya çalıştığımız konular bunlar. Mesele
sadece okula erişim yani kayıt değil, bir yandan da devamsızlık ve okulu terkin-her
ne kadar en güncel rakamlar elimizde olmasa da- yaygınlığını biliyoruz. Bu durumun
düzelmesi için başka çalışmalar yapılması da gerekiyor. Sadece ailelere gidip
çocuklarını okula göndermeleri için ikna etmeye çalışmak yeterli bir adım değil. Aile
bu işin çok önemli bir parçası, ancak sadece aile eğitimleriyle bu konuda ilerlemek
mümkün olmayacaktır. Önemli olan, okulların toplumsal cinsiyet eşitliğine ilişkin,
yönetimiyle, içeriğiyle ve öğretmeniyle farkındalık yaratmasıdır. Bir diğer deyişle,
“nasıl bir eğitim?” sorusu çok önemlidir.
Sık duyduğumuz bir şey, okulda çok sorumluluk görmeyip “esas aileleri eğitmek
lazım” söylemi. Herkes farklı ve çoğu zaman haklı gerekçelerle bunu söylese bile bu
uzun zamandır dilimize yerleşmiş ve pek de sorgulanmayan bir durumda. Bu söylem
kimi zaman, okulun sorumluluklarını gündeme getirmeyen, sorumluluğu tek bir
tarafa yıkan bir yaklaşıma dönüşüyor. Eğer aile eğitimi söz konusuysa, bu, AÇEV’in
vb. kuruluşların yaptığı gibi aileyi güçlendirici ve rehberlik edici nitelikte olmalı.
Eğitimin erişimi ve niteliği aslında birbirinden hiç bağımsız değildir. Çocukların okula
devamsızlık nedenlerinin veya okulu terk nedenlerinin altında geleneksel değerler
ya da ekonomik gerekçeler olabilir. Bunlarla birlikte aslında okulun, öğretmenlerin,
ders kitaplarının ve hatta M.E.B.’in kurumsal yapısının yapmadığı veya yapamadıkları
şeyler de vardır. Dolayısıyla biraz daha bütüncül ve sürdürülebilir çözümler
hede eyeceksek sorunu daha geniş tanımlamakta yarar olabilir diye düşünüyorum.
2013 başındaki birtakım istatistiklere göre de üst düzey M.E.B. yöneticileri arasında
bile tek bir kadın bulunmamaktadır. Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı’nda sadece
Işık TÜZÜN
Eğitim Reformu Girişimi
126
Eğitimde Farklılıklara Saygı ve Uygulamaları