Page 130 - 1-100

Basic HTML Version

yorum. Ancak, bu eğilimlerin toplumsal cinsiyet eşitsizliği bağlamında nereye oturduğunu,
kız öğrencilerin ne tür bir eğitime erişebildiğini düşünmenin, bu eğilimleri bu nedenle
bilmemizin önemli olduğunu düşünüyorum.
Bu konuda yaptığımız bir çalışmayı sizinle paylaşmak istiyorum. Koç Üniversitesi
Sosyal Politikalar Merkezi, Eğitim Reformu Girişimi ve Koç Holding için Kız Teknik ve
Meslek Liseleri üzerine bir araştırma yaptı. Bu konuda M.E.B.’in de bir genelgesi
olmuştu; kadınların eğitime ve istihdama katılması için uygun bir araç olarak görülüyor
bu liseler ve bunları yaygınlaştırmak yolunda adımlar atıldı. Bizim yaptığımız
araştırma belki çok kesin sonuçlar üretmedi fakat daha derinlemesine bakmamız
gereken noktaları açığa çıkardı. Birincisi, bu öğrencilerin kendi tercihleri mi yoksa
aile ve çevre yönlendirmesi mi ağır basıyor, buna bakmak lazım. Bu okulların seçilm-
esinde, Çocuk Gelişimi ve Eğitimi Bölümü’nün bu okullarda olmasının payı olduğu
görülüyor. Ortaya çıkan ve dikkatle yaklaşılması gereken bir bakış açısı ”iyi iş
bulamazsalar bile iyi anne olurlar” görüşüdür; bu kadınlar için son derece kısıtlayıcı
bir bakış açısıdır ve eğitimin aslında yapması gereken tam da bu bakış açısıyla
mücadeledir. Ek olarak, aslında her ne kadar meslek edinme esas amaç gibi
görünse de bu liselerin çok da sağlamayacağı üniversiteye devam etme, öğretmen
olma, memur olma gibi de istekler ortaya çıkmıştır. Bunlar, bu liselerde sunulan
eğitimin içeriğiyle örtüşen hede er değildir. Bunun dışında meslek eğitimiyle ilgili
genel başka sorunlar da var bu okullar için geçerli olan.
Son olarak paylaşmak istediğim, meslek programlarında geleneksel cinsiyet rollerine
göre ayrışmanın olabileceğidir. Bahsettiğim araştırma sırasında 37 alanda eğitim
sunuluyordu bu okullarda. Çocukların %36’sı ise Çocuk Gelişimi ve Eğitimi dalında
eğitim alıyorlardı. Bu genç kadınlara “yeniden tercih etme hakkınız olsa bu bölümü
seçer miydiniz?” ya da “çocuğunuzu bu okula gönderir miydiniz?” sorulduğunda
alınan cevapların çoğunun olumsuz olması da ilgi çekicidir.
Bir de çok kısaca bugünkü çalıştayda yaptığımız bir tartışmadan söz etmek istiyo-
rum. Belki biliyorsunuzdur ortaöğretim mevzuatına göre evli olan çocukların okula
kaydı yapılmıyor ve örgün ortaöğretim dışına çıkarılmaları söz konusu oluyor.
Ortaöğretimin zorunlu olması ile birlikte bu açıköğretime yönlendirme şeklinde
olmaktadır. Bunu bir insan hakları ihlali olarak yorumlayanlar vardır. Bunun altında
yatan mantık, çocukların evli olmalarının onların eğitim hakkından, sosyal ortam-
lardan mahrum kalmasına yol açmaması gerekmesidir. Hiç şüphesiz bu çok
tartışmalı bir konu. Kimi insan bunu bir müdahale aracı olarak düşünmekte yani
evlilikleri engellemek için bir adım olarak görmektedir. Kimi insan da farklı taraftan
bakarak burada evli çocukların eğitimden dışlanmaması gerektiğini düşünmektedir.
Ben de burada yasaklayıcı bir anlayıştan değil önleyici ve güçlendirici bir
yaklaşımdan yanayım. Herkes için kaliteli alternati er sunabilmek gerekli. Eğer
çözümü mevzuatla ve birtakım şeyleri yasaklamakla sınırlı görürsek, işin farklı
boyutlarını ele almadan, örneğin okullarda cinsel sağlık ve üreme sağlığı eğitimi
vermeden, kız, erkek, tüm çocukların yararlanabileceği hak arama yolları sunmadan,
her okulda kaliteli rehberlik hizmetlerini var etmeden, sürdürülebilir ve hak temelli
çözümler bulmak mümkün olmayabilir.
Teşekkür ederim.
128
Eğitimde Farklılıklara Saygı ve Uygulamaları