Page 135 - 1-100

Basic HTML Version

Eğitimde Farklılıklara Saygı ve Uygulamaları
133
“FARKLILIKLARA SAYGI” KAVRAMININ SORUNLARI
Farklılıklara saygı denildiği zaman ne kastedildiğini hepimiz anlıyoruz aslında.
İnsanlar, doğuştan getirdikleri ya da sonradan edindikleri belli özellikler, nitelikler
veya farklı düşünceleri ve inançları dolayısıyla Türkiye’de ve Dünya’nın birçok
yerinde ayrımcılığa maruz kalarak haklarının ihlal edilmesiyle karşılaşıyorlar. Hatta
bu zaman zaman yaşam haklarının ellerinden alınmasıyla bile sonuçlanabiliyor.
Bunu ortadan kaldırmak ve insanların bu şekilde muamele görmesini engellemek
için bir sisteme sahip olmasını sağlamak amacıyla farklılıklara saygı ve hoşgörü
kavramları önem kazanmaktadır. Ama pek çok kavramda da olduğu gibi bu
kavramların eğitim alanında ya da sivil toplum alanındaki uygulamalarında olsun
altının yeterince felse bilgiyle donatılmadığını görmek zaman zaman hak korumak
için ortaya atılmış olan bu kavramların hak ihlallerine bile sebep olduğunu görmekteyiz.
Socrates, bundan 125 yıl önce ‘bir kavramın ya da bir şeyin ne olduğunu bilmiyorsanız
onun hakkında anlamlı bir şey söyleyemezsiniz’ demiştir. Farklılıklara saygı, insan
hakları ya da onun temelinde yatan hak kavramının ne olduğuna ilişkin felse bilgiyi
tam olarak oluşturmadan bu kavramlar hakkında bir şeyler söylemek doğru değildir.
İnsan haklarının, pek çoğumuzun bildiği bir kavram olduğunu düşünüyorum ama
yine de üzerinden geçerek devam etmek istiyorum. İnsan hakları, her şeyden önce
insanların ürettiği bir kirdir. Bir tanrı kelamı veya doğuştan gelen bir şey değildir.
Aslında insanların binlerce yıllık bir başarısının sonucudur. Demokrasi, dostluk,
laiklik ve dayanışma gibi insanlar tarafından üretilmiş bir kavramdır. Peki bu
sonradan üretilmiş kavramın altını nasıl doldururuz? İnsan hakları, insan türünün
bireylerine belli bir şekilde muameleyi talep eder. Bunun nasıl bir muamele olduğunu
belirleyen insan haklarıdır. Bu muamelenin altında yatansa insanın diğer
varlıklardan belli bir şekilde farklı olduğu ve bu farkın değerli olduğunun kabulüdür.
Bu farkı yaratan şeyse aklımızdır. Biz insanoğlu, bu akılla belli olanaklara sahibizdir.
Çeşitli kirler üreten bilim adamları, çeşitli eserler ortaya koyan sanatçılar ya da
ekmeğimizi üreten fırıncı da bu olanağın sonucunda çeşitli değerler demektir. Bunlar
insanoğlunun başarısıdır. Bu başarıların olanaklı kılınması için insanoğlunun
doğuştan itibaren belli bir şekilde muamele görmesi gerekir. İnsan hakları, işte bu
muamelenin çerçevesini çizen kurallardır. Çünkü bir çocuk, doğduğu günden
itibaren hak ettiği şekilde beslenmezse, sosyal bir donatıya sahip olan bir çevrede
barınma hakkı ona sağlanmazsa, eğitim ve sağlık gibi hakları sağlanmazsa o
çocuğun hayatı boyunca sahip olduğu olanakları gerçekleştirmesini bekleyemeyiz.
Eğer bu olanakların değerli ve kıymetli olduğunu düşünüyorsak onlara bu hakları
vermeliyiz.
M. Onur YILMAZ
Maltepe Üniversitesi İnsan Hakları Araştırma ve Uygulama Merkezi
Gündem Çocuk Derneği