Page 137 - 1-100

Basic HTML Version

Eğitimde Farklılıklara Saygı ve Uygulamaları
135
kanaatlere ve inançlara sahip kişilerin haklarına verebilecekken zarar vermemeyi ve
tercih etmesidir. Burada söylenen şey, toleranslı kişinin tolere ettiği şey, bu farklı
düşünceler, kanaatler, inançlar, davranışlar, tarzlar ve pratikler değildir. Tolere edilen
şey, bu kişinin varlığıdır. Dolayısıyla saygı duyulan da kişinin kendisidir.
İşte farklılıklara saygı kavramında aksayan nokta budur. Katılmadığınız, sahip
olmadığınız ve beğenmediğiniz bir düşünceye saygı gösteremezsiniz. Saygının
konusu olan şey, kişilerdir. Bir kişinin inancı, kendi kurduğu mantık dizgisi içinde
kendisi için önemlidir ama bizim için önemli olan o kişinin kendisi olmalıdır.
Biz, bir yandan farklılıklara saygı kavramını önerip bir yandan da eleştirel düşünceyi
eğitimin ana unsurlarından biri yapmaya çalıştığımızda düştüğümüz çelişkinin
farkında mıyız acaba? Çocuklara bir yandan eleştirel düşünmeleri gerektiğini
söylerken bir yandan da farklı kirlere ve inançlara saygı göstermelerini öğretmek
kavramın derinleşmesindeki eksiklikten kaynaklanmaktadır. Temel olarak bizim de
niyetimiz ve talebimiz, o kişiye ve kişinin varlığına tolerans gösterilmesidir. Ama
kavramın tanımındaki ya da felse bilgiyle donatılmasındaki eksiklikten dolayı
düşüncelere, inançlara ve hatta kültürlere saygıya kadar gitmektedir.
Bu kavramın ne kadar tehlikeli olduğunun farkında mıyız gerçekten? Bugün, kızların
erken evlendirilmesinin de, Kuzey Afrika’da kadın sünnetinin de kültürel bir öğe
olduğunun farkında mıyız? Böyle baktığımızda aslında toleranslı kişinin farklı
düşüncelere sahip olan ve farklı davranan kişilerle ilişkilerinde onların haklarına
zarar vermeyen eylemlerini belirleyen şey, kişilerin düşüncelerinin niteliği değildir.
Önemli olan bunlara sahip kişinin haklarına zarar vermemesidir.
Toplumsal düzenlemelerde bir istem olarak tolerans ise, gerçekte sınırı çizilmesi
gerekli olandır. Kişi özelliği olarak toleransın sınırı yoktur ve kişinin kendisiyle ilgilidir.
Kişi, ne kadar toleranslı olacağına kendisi karar verebilir ve bunun sonuçları da yine
kendisi ile ilgilidir. Ama toplumsal düzenlemelerde bir istem olarak tolerans, yasaları
ve anayasayı yaparken, toplumsal kuralları koyarken nelere tolerans gösterileceği
ve gösterilmeyeceğinin belirlenmesi önemli bir sorundur. Günümüz dünyasında en
önemli sorunlardan bir tanesi bu sınırı çizecek olan ölçütün belirlenmesidir. Çünkü
ölçüt herhangi bir kişinin kararına bırakılacak olursa orada baskıcı bir toplumdan söz
edilebilir. Eğer ölçüt gerçekten bilimsel bir temeli olan sağlıklı bir süreçten elde
edilmiş bir ölçütse o zaman orada demokrasi ve özgürlük vardır.
Peki bu ölçüt nedir? Sorulması gereken budur. Bizim cevabımız, bu ölçütün insanın
değerini ve onurunu korumak üzerine ortaya konmuş bir kir olan insan hakları
olduğudur. Tolerans, ancak ortaya konan eylem, insan haklarına bir zarar verme
ihtimali ortaya çıktığı andan itibaren propagandası ve yaygınlaştırılması engellenebilir
ölçütüdür. Bu ölçütü ortaya koyduğunda özgürlüklerin de, özgürlük olmayanın da
özgürlük gibi sunulan eylemlerin sınırlarının da nerde çizileceği çok açık olarak
ortaya çıkacaktır.