Page 24 - 1-100

Basic HTML Version

Kendi davranışlarımla aydıklarım ve bir de tanık olduğum durumlar var. Bunlardan
birkaç örnek vermek istiyorum size. Eşimin arkadaşı bir Yunan adamla bizim
evimizde yemek yiyoruz ve Türkçe konuşuyoruz. Adamcağız garip bir Türkçe
konuşuyor. Çocuklarından söz etti. Üç çocuğu varmış ve bunlardan biri pilot olmak
istiyormuş. Kendisi bu duruma çok üzülüyormuş. Çünkü pilotluğun zor ve kötü bir
meslek olduğunu düşünüyormuş ama çocuk çok istekli görünüyormuş. Konuşma
ilerleyince, Çocuklarının 3 ve 4 yaşında iki oğlan ile 7 yaşında bir kız olduğunu
öğreniyoruz. Ben, “sizin çocuklarınız çok erken yaşlarda başlamışlar mesleklerini
düşünmeye” dedim. Bu arada adam çocuklarının uçak türbülansa düşünce türbülansta
ne olur diye sorular sorduğunu anlatıyor ben de böyle 3 ve 4 gibi erken yaşta bu
sözcükleri öğrendiklerine hayret ediyorum. Adam, ne olduğunu fark edince, bana
diyor ki “siz yanlış anladınız, pilot olmak isteyen kızımdır”. Ben, toplumsal cinsiyet
eşitliği konusunda çalışmalar yapmış, makaleler yazmış biri olarak, pilot olmak isteyenin
kız çocuk olabileceğini aklıma bile getirmemişim! Ne utanç verici bir durum...
Eşime TV’de bir şey izlerken diyorum ki ‘sokakta görsen, yüzüne baksan bu adamın
ressam ya da sanatçı olduğunu anlar mısın?’ O da bana diyor ki ‘nasıl bir yüzü
olması gerekiyor sence ressamların ya da genelde sanatçıların?’ O anda da yine
kendimi ayıplıyorum. Bunları paylaşmak da benim için utanç verici ama şunu
hatırlatmak için paylaşıyorum. İliklerimize işlemiş olarak bunlar, toplumsallaşıyoruz.
Ne kadar çalışma da yapsanız, makale de yazsanız, bir şekilde iliklerinize işlemiş ve
bambaşka değerleri içselleştirmiş olarak yetişmiş oluyorsunuz ve bunun farkında
bile değilsiniz. Birisi bana ‘sende kadın erkek ayrımcılığı bulunur mu?’ diye sorsa
‘sıfır, hiç bulunmaz’ derim. Ama eşimin Yunan arkadaşıyla ilgili verdiğim örnek bunun
tam olarak doğru olmadığını gösteriyor.
İnsan sarra ığı meselesine karşı oluşum da bundandır. Bazen öğretmenlerden de,
mağaza çalışanlarından da her kesimden duyarım: ‘Ben o kadar deneyimlendim ki
şu kadar yıllık hayatımda, gözüne baktığımda anlıyorum insanı, insan sarrafı
olmuşum.’ İnsan sarra ığı bence önyargının gözüdür. İnsanın sarrafı olunmaz.
Sarra ık altınla ilgili bir iştir. İnsan sarrafıyım zannettiğimiz anda yüzüne, gözüne,
kıyafetine, kadın mı erkek mi olduğuna, aksanına vs. görünümüne bakarak insanları
sını andırıyoruz demektir. Ben de vakti zamanında -bu keş yapana kadar- insan
sarra ığımla öğünmüşümdür. Eminim bu salonun içinde de bu güne kadar insan
sarrafı olduğunu düşünenler vardır. Umarım bundan sonra öyle düşünmeyeceklerdir.
Buraya kadar anlattıklarım kendi deneyimlerimdendi. Bir de tanık olduklarım var
tabii ki. Bir arkadaşımın annesi Ankara’da Kızılay’da oğlunun koluna girmiş yürürken
üst geçidin yanına geldiklerinde birden duruyor ve ağlamaya başlıyor. Çünkü birkaç
gün önce kadın yalnız başına Kızılay’a gitmiş, üst geçitten karşıya geçmeyi göze
alamamış bacakları ağrıdığı için. Oradaki bir polisten rica etmiş geçirmesini. Polis
ise cevap olarak ‘teyze merdiven çıkamayacak kadar yaşlıysan sokağa da çıkma’
demiş. Tabii bu ne bütün polisleri ne de insanları bağlar ama bir insanın ağzından bu
laf çıktıysa bu, terbiyesizce bir yaklaşım olmanın ötesinde, yaşlı ayrımcılığıdır.
22
Eğitimde Farklılıklara Saygı ve Uygulamaları