Page 33 - 1-100

Basic HTML Version

Bu açıdan, farklılıklara dikkat çeken bu sempozyumun başlığının ve zamanlamasının
önemli olduğunu düşünüyorum. Çünkü Türkiye toplumu son yıllarda önemli bir
dönüşüm geçirmektedir. Dini İslam’dan, dili Türkçe’den farklı olan gruplar, kadınlar,
cinsel yönelim grupları, romanlar/Çingeneler örgütlü bir şekilde kalıpyargılara itiraz
etmekte, ayrımcılığa uğradıklarını dile getirmekte ve eşitlik talep etmekteler. Eşitlik
talepleri, hakim konumda olan grupları bazen tedirgin etmekte, hatta gruplar
arasında çatışmaların arttığı da görülmektedir. Kadınların güçlenmesi ve seslerini
çıkarmasıyla birlikte, son yıllarda kadına yönelik şiddetin artması buna örnek verile-
bilir. Aynı şekilde çalışmalar, zorunlu göç sonucu Batı illerine göçmek zorunda kalan
Kürtler ile diğer gruplar arasında okul dahil toplumsal yaşamın birçok alanında
gerilimlerin olduğunu göstermektedir. Bu çatışmaların üzerini örtmemek, bunları
demokratik zeminde aşabilmenin yollarını aramak gerekir. Eğitim, bu konuda önemli
araçlardan biridir. Ancak maalesef Türkiye’de eğitim toplumsal sorunlardan uzakta
steril bir şekilde sürdürülmektedir. Öncelikle yukarıda anlatıldığı gibi dönüşen
Türkiye’de eğitimin, kalıpyargıları kırabilmek ve ayrımcılığı azaltabilmek için nasıl
kullanılabileceğini düşünmek gerekmektedir. Bu alandaki çalışmalar, önyargı ve
kalıpyargıların tamamıyla yok edilemese bile azaltılabileceğini göstermektedir.
Bizler, İstanbul Bilgi Üniversitesi Sosyoloji ve Eğitim Çalışmaları Uygulama ve
Araştırma Merkezi’nde bu konularda birçok çalışma yürütüyoruz. Toplumsal
sorunları eğitim ortamında ele almak için öğretmenlerle akademisyenleri buluştu-
ruyoruz; iki dönemdir bu konuda 15 hafta süren bir serti ka programı yürütüyoruz.
Bu programda öğretmenlerle birlikte, ayrımcılığı anlamaya çalışıyor, kalıpyargıların
nasıl esnetilebileceği üzerine dersler geliştiriyoruz. Bu çalışmalarda hem ders
kitaplarını hem de çok farklı hem öğretmenleri ürettikleri hem de çevrelerinden
buldukları materyalleri kullanıyoruz.
Bu çalışmalar bir örnek olarak ders kitaplarını verebiliriz. Zira farklı gruplara/ kültür-
lere karşı kalıpyargıların edinilmesinde ders kitapları önemli araçlardan biridir. Ve
çocuklar bu kalıpyagıları çok erken yaştan itibaren edinmeye başlıyorlar. Örneğin
aşağıda EK 1’de MEB Hayat Bilgisi 2 Kitabı’ndan farklı “ülkeler ve çocukları” başlıklı
ünitenin ilk sayfası görülmektedir. Bu ünitede önce farklı ülkelere ait çocuk resimleri
verilir. Bu çocuklar resimde görüldüğü gibi kendilerini “Merhaba ben Ebu Kasım, ben
Katina, ben Hans…” diye tanıtırlar. Burada alıntılamadığım ikinci sayfada başka
kültürlerden çocuklar da vardır. İlk planda bu tarz bir anlatım masum ve doğruluk
payı taşıyor gibi görünür. Ancak, böyle etkinliklerin farklı kültürlere karşı kalıpyargı
oluşturma potansiyeli vardır. Erken yaşta “Ebu Kasım” ile karşılaşan çocuklar,
Araplar hakkında da bir imge edinirler. Resimdeki gibi giyinen Arap çocuklar vardır
şüphesiz. Ancak burada tüm Arapların böyle giyinmediğini, Arap kültürünün (ya da
herhangi bir kültürün) tek bir elbise/yemek/dans gibi unsurlara indirgenemeyeceğini
söylemek gerekir. Aynı şekilde Alman denildiğinde Türkiye’de hemen akla gelen
“Hans”, Yunanistan denildiğinde “Katina” isimlerinin kullanılması da kalıpyargıların
oluşumuna bir örnektir. Ders kitaplarında bu tür örneklerin, daha üst sını arda da
aynı şekilde sürdüğü, kültürlerin yüzeysel bir şekilde yemek ve giyim kalıbına
sıkıştırıldığı görülür. Çocukların tüm bu bilgileri keskin bir şekilde kodlama kapa
Eğitimde Farklılıklara Saygı ve Uygulamaları
31