Page 68 - 1-100

Basic HTML Version

66
Eğitimde Farklılıklara Saygı ve Uygulamaları
toplumda kendini dile getirmesini ve gerçekleştirmesini içerir.” Auernheimer ise,
daha farklı ve yaratıcı bir tanım getirir kültüre: “Bireyin kendi gerçekliğine karşı almış
olduğu yaratıcı bir duruşun ürünü” (1996: 114’ten akt. Yıldız, 2008: 57). Bu bakış
açısına göre birey, hem diğer kültürlerle ilişkiye geçer, hem de kendi kültürü içinde,
onları gereksinmelerine göre yeniden biçimlendirebilir. Kültürel çoğulculuğa olanak
veren bu yaklaşım, çok kültürlülüğe ve kültürlerarasılığa kavramsal bir geçiş sağlar.
Daha çok işçi göçü olgusu ile görünürlük kazanan çok-kültürlülük kavramı, bir
toplumda farklı kültürlerden gelen insanların kültürel anlamda “birlikte yaşamaları”
için geliştirilen sosyal, pedagojik ve kültürel öğeleri barındıran bir kavramsal
bütünlüğü anlatır. Temelde Avrupa ülkelerine olan göçle ortaya çıkan göçmen
çocukların eğitim gereksinmesi ve uygulanan ayrımcı yaklaşımlar, kültürlerarası
pedagoji kavramını ortaya çıkarmıştır denilebilir. Araştırmacılar, kültürlerarası
pedagojinin, “esas olarak küreselleşme ile beraber yaşanmakta olan toplumsal
çoğullaşmanın farklı yönlerinin ‘öğrenim olanakları ve eğitimde şans eşitliği’
alanındaki izlerini sürmeyi amaçladığını ileri sürerler (Gogolin&Krüger-Potratz,
2006: 11’den akt. Yıldız, 2008: 67).
Almanya'da Türk Kültürü:
Çok-kültürlülük ve Kültürlerarası Eğitim
adlı kitabında
Onur Bilge Kula (2012), hümanist kuramsal yaklaşım’ın verilerinden yararlanarak,
çok-kültürlü bir toplumda yaratıcı insanların gelişmesini de insancıllık temeline
bağlamakta, bu anlamda kültürlerarası pedagojiyle yaratılan potansiyelin eğitimden,
devlet yönetimine, bürokrasiye vb. kadar uzanan görevlerini tartışmaktadır. Çeşitli
doğal, kültürel, etnik, inançsal, cinsel, siyasal, kültürel farklılıklar üzerine kurulmuş
günümüz toplumlarında bu farklılıklarda bir arada yaşamayı öğretmek, öncelikle
eğitimle sağlanabilir. Öncelikli olarak kendi yaşadıkları ülkelerden başka ülkelere
çalışmak için giden, göç eden kültürlerin “yerli” kültürlerle karşılaştığında yaşanan iki
yönlü şaşkınlık ve ortaya çıkan “uyum” sorunlarını aşmak için işe koşulan
kültürlerarası pedagoji, gerçekte bir arada yaşamayı öğretmeyi temel edinmiş çağcıl
bir eğitim yaklaşımıdır.
Bu konu ile ilgili çok sayıda çalışması olan Arnd-Michael Nohl (2009),
Kültürlerarası
Pedagoji
adlı kitabında, dört kültürlerarası pedagoji yaklaşımını ayrıntılarıyla anlatır.
Bu yaklaşımlar aşağıdaki gibi özetlenebilir:
Asimilasyonist Eğitim: (Noksan) İlgili ülkedeki yerli etnik azınlıklara ya da bu
ülkeye göç etmiş etnik azınlıklara karşı ilk tepki olarak ortaya çıkan bu yaklaşım,
kültürleri, içinde bulundukları toplumun kültürel standartlarından farklı olan
azınlıkların standartlarını yabancı olarak değerlendirmektedir. Etnik azınlığın
kültürüne ait olmak, bizatihi bir noksan olarak görülür. Bu noksan, sadece dil
bilgisindeki eksiklikle değil, (sosyal, sınıfa özgü), kısıtlı, yani eksik dil kodları ve
eğitime mesafeli duran bir kültürle de açıklanır. Etnik azınlıkların çocuklarının
noksanlarını tela etmek ve bu şekilde onları çoğunluk toplumun kültürel
standartlarına uydurmak bu yaklaşımın temel hede dir.
Klasik Kültürlerarası Pedagoji: (Fark) Bu yaklaşımda etnik azınlıklar, yerli çoğunluğun
1-
2-