Page 70 - 1-100

Basic HTML Version

68
Eğitimde Farklılıklara Saygı ve Uygulamaları
göre sosyal öğrenme, “kendini başkasının yerine koyabilme ve onun hissettiklerini
hissedebilme, yani empatiyi, hoşgörülü olmayı, kültürel farklılaşmayı kabul etmeyi,
ben ve ırk merkezci davranış biçiminin aşılıp önyargıların yok edilmesini içermekte-
dir” (Auernheimer, 2003: 129).
Drama da kültürlerarası bir iletişim ve eğitimin temel bir aracı ve parçasıdır. Zira
drama oturumları, farklı aidiyetleri olan katılımcıların birlikteliği içinde gelişmesine
olanak vererek kültürlerarası toplumsallaşmaya destek olur ve “yabancı ortamlar
hakkında bilgi ve onlarla iletişim kurma becerisi edinmeyi, yani kültürlerarası
öğrenmeyi” (Nohl, 2009: 181) sağlar. Ayrıca insana ilişkin her türlü yaşam örüntüsünü,
farklı kurmaca formlarla mercek altına alarak drama, katılımcılara yalnızca “ben”
olarak değil, aynı zamanda “başkası/ öteki” olarak da görmeyi, duyma, deneyim-
leme, eyleme, anlama, anlaşılır olmayı bekleme olanağı verir. Bu olanak, öğretici
olduğu kadar son derece ekonomiktir de. Gerçek dünyada öyle davranılması
halinde riskli olabilecek bir davranışın sergilenmesi, ancak dramada mümkündür.
Dramanın kurmaca ortamda sunduğu imkân, kültürlerarası iletişimi, kültürlerarası
öğrenmeyi, farklılıklarla bir arada yaşamayı imkân dâhiline sokar. Dramanın
kurmaca ortamlarında sağlanan bu kültürlerarası öğrenme deneyimi, yaşantısal bir
öğrenme olarak bireyi önyargılar, ayrımcı pratikler konusunda duyarlı olmaya
hazırlar. Drama, gerçekte bir grup çalışması olarak kişilerarası iletişim sürecinin
merkezde olduğu bir süreç olarak görülse de, “her kişilerarası iletişimin kültürlerarası
bir iletişim olduğu” (Kartarı, 2010: 14) gerçeği, dramayı kültürlerarası iletişimin alanı
haline getirir. “Çünkü biz kodlarımızı kendi kültürümüze göre kodlayıp karşı tarafa
yollarız, karşımızdaki de kendine göre kodları çözümler, algılar ve cevap gönderir.
Drama da öyledir” (Kartarı, 2010: 14). Kodlamayı ve kod çözmeyi öğrenme süreci
ise, ister tekil bir kültürde isterse çoklu kültürel ortamlarda içinde gerçekleşsin, bir
kültürlerarası öğrenme olarak görülebilir.
Gillart ve arkadaşları, hazırlamış oldukları Kültürlerarası Öğrenme kitabında
kültürlerarası öğrenmeyi şöyle tanımlamışlardır: “Özellikle bizden farklı olanları nasıl
algıladığımızı öğrenme üzerine bir tanımdır. Kendimiz üzerinedir. Arkadaşlarımız ve
adil bir toplum yaratmak için birlikte nasıl çalıştığımızla ilgilidir. Toplumların herkes
için eşitlik, dayanışma ve fırsatı desteklemek için nasıl birbiriyle ilişkilendirile-
bileceğiyle ilgilidir. Kültürler arasında, özellikle bazılarının azınlık, bazılarınınsa
çoğunluk içinde yer aldığı durumlarda saygıyı yerleştirmek ve saygınlığı destekle-
mekle ilgilidir” (Gillart vd., 2000: 97). Kültürlerarası pedagoji olarak kavramının
yerine kullandıkları kültürlerarası öğrenme, yazarlara göre günümüz dünyasının
karmaşıklığını, diğerlerini ve kendimizi daha iyi anlayarak değerlendirme çabamızın
bir aracı olabilir, bugünün gerçeklerinin yarattığı sorunları, daha iyi ele almamızı
sağlayabilir. “Kültürlerarası öğrenmeyi, hem günümüz gelişmeleriyle kişisel olarak
başa çıkabilmek, hem de toplumda olumlu ve yapıcı bir etki bırakabilecek değişim
potansiyelini yönlendirebilmek için güçlendirme olarak görebiliriz” (Gillart, 2000: 14).
Ouellet’ye göre (1991’den akt. Gillart vd., 2000: 32) kültürlerarası eğitim şu yetenekleri
destekleyip geliştirebilir: